admin | 07 Mart 2018 | Dünya, Tüm Manşetler A- A+
Yurt dışına kaçırılan kültür varlıklarının iadelerinin sağlanması amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, kaçak kazıları teşvik eden dedektörlerin yasaklanmasını istedi, mücavir alanlarda bulunan taşınmaz kültür varlıklarının dronlarla korunmasını önerdi.
Yurt dışına kaçırılan kültür varlıklarının belirlenerek iadelerinin sağlanması ve mevcut kültür varlıklarının korunması amacıyla kurulan, AK Parti Sakarya Milletvekili Mustafa İsen’in başkanlık yaptığı TBMM Araştırma Komisyonu, taslak raporunu hazırladı.
Raporda, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun ceza maddelerinin alt sınırının bir yıl yükseltilerek, suçlulara verilen cezaların caydırıcılığının sağlanması istendi.
Höyük ve tümülüsler gibi taşınmaz kültür varlıklarının, iş makineleri kullanılarak kısa zamanda yok edilebildiğine işaret edilen taslak raporda, kaçak kazılarda kullanılan iş makinelerine el konulacağına yönelik bir hüküm eklenmesi önerildi.
Taslak raporda, topluma ve insanlığa ait olan kültür ve tabiat varlıklarının yok edilmesi, çalınması veya bir başkasının mülkiyetine geçmesi ile sonuçlanan Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamındaki suçların, toplum ve insanlık tarihine karşı işlenmiş suçlar olduğu, bu nedenle yüz kızartıcı suçlar kapsamına alınması gerektiği vurgulandı.
Taslakta raporda, Türkiye’de korunması gerekli taşınmaz kültür varlıklarından olan höyükler, antik kentler, nekropoller (eski mezarlık alanları) ve tümülüslerin (anıt mezarlar) kaçak kazılara ve soygunlara maruz kaldığına işaret edildi.
Taslak raporda, kaçak kazılarda taşınmaz kültür varlıklarının önce dedektör denilen ve yer altındaki bazı metallere duyarlı olan cihazlarla tarandığı, dedektörlerin sinyal verdiği yerlerin eski eser veya hazine bulmak amacıyla tahrip edildiği, kaçak kazılar yapıldığı anımsatıldı.
Arkeolojik Mirasın Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’ne göre, arkeolojik arama amaçlı metal dedektörlerin ve diğer arama gereçlerinin kullanımının devletin iç mevzuatında öngörülen hallerde bilimsel nitelikli ön izne tabi tutulmasını hükme bağladığının ifade edildiği taslak raporda, “Bu çerçevede kaçak kazıları teşvik eden dedektörlerin yasaklanması veya kullanımının kısıtlanması zorunluluk haline gelmiştir. Eğer dedektörlerin yasaklanması mümkün olamıyorsa, MTA Genel Müdürlüğü tarafından yalnızca maden aramalarda kullanılmak üzere ruhsata bağlanması, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı tarafından ruhsat sahiplerinin gözetim altında bulundurulması hususu araştırılmalı ve bu yönde hukuki bir düzenleme yapılmalıdır” denildi.
Taslak raporda, Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde, yasa dışı yollarla yurt dışına çıkarılmış olan Türkiye kökenli, korunması gerekli kültür ve tabiat varlıklarını tespit etmek, envanterlerini yapmak, Türkiye’ye iadeleri sürecinde gerekli bilgi, belge ve bilimsel yayınları toplamak, yurt dışına kaçırılmış eserler hakkında dosya oluşturmak amacıyla bir enstitü kurulması önerildi.
Raporda, eski eser kaçakçılığının ilk aşamasını kaçak kazılar ve soygunların oluşturduğuna dikkati çekilerek, mücavir alanlarda bulunan höyük, tümülüs ve nekropol alanlarında Jandarma Genel Komutanlığına bağlı karakollarca yapılan denetimlerin sıklaştırılması gerektiği belirtildi.
“HER GÜMRÜKTE KADROLU ARKEOLOG VE SANAT TARİHÇİSİ”
Taslak raporda yer alan önerilerden bazıları şöyle:
-Mücavir alanlarda bulunan taşınmaz kültür varlıklarının tel örgü ile çevrilmesi, bekçilerle veya gelişen teknolojiyle birlikte dron gibi insansız hava araçlarının kullanımı artırılarak kamera sistemleriyle korunması sağlanmalı.
-Kaçak kazılar ve soygunlar neticesinde kaçırılan eserlerin yurt dışına çıkma aşamasında sıklıkla kullanılan yollardan biri deniz yoludur. Özellikle Sahil Güvenlik birimleri kıyı şeridi ve karasularda güvenlik önlemlerini artırmalı ve denetimleri sıklaştırmalı.
-Kaçak kazılardan çıkarılan bir eserin Türkiye’de bulunan özel müzelerin veya koleksiyoncuların koleksiyonlarına katılması engellenmediği sürece eski eser kaçakçılığını önlemek mümkün olmayacaktır.
-Ortaya çıkarılan kültür varlıklarının ticari bir meta gözüyle değerlendirildiği ve yasa dışı olarak alım-satımının yapıldığı gerçeğinden hareketle arz-talep dengesinde talebin kırılması gereklidir.
-Gümrük kapılarındaki kontrollerin titizlikle yerine getirilmesi, her gümrükte kadrolu olarak arkeolog ve sanat tarihçilerinden müteşekkil kontrol ekiplerinin oluşturulması sağlanmalı.
-Başta Çin olmak üzere, İran, Irak, Suriye, Mısır, Ürdün, Yunanistan, İtalya, Afganistan, Peru ve benzeri ülkelerle Antalya ve Gaziantep gibi sıklıkla soyguna maruz kalan illerde uluslararası sempozyumlar düzenlenmeli.
-Yurt dışında yapılan müzayedelere katılarak yasal yollarla yurt dışına çıkarılmış olan özellikle Türk ve İslam eserlerine talip olunması, Türkiye’nin kültür varlıklarına sahip çıktığının uluslararası alanda gösterilmesi, yurt içinde ve yurt dışında bir farkındalık yaratacaktır.