admin | 25 Haziran 2018 | Dünya, Tüm Manşetler A- A+
Eren Özmen, NASA’nın uzaya insan ve kargo taşıyacak olan ilk uzay aracı Dream Chaser’ı tasarlayan şirket SNC’nin başkanı. Merkezi ABD’de bulunan şirket Türkiye’nin ilk yerli yolcu uçağı TRJet projesini de yürütüyor. Dünya medyasının peşinde olduğu, geçtiğimiz günlerde Yılın Havacılık Girişimcisi ödülünü alan Özmen projelerini ve hayat öyküsünü Pazar SABAH’a anlattı.
Bir Türk iş kadını, uzunca bir süredir gökyüzünde tarih yazıyor. Eren Özmen’in eşi Fatih Özmen’le birlikte kurduğu Sierra Nevada Corporation (SNC), NASA ile ortak çalışmalar yapan, dünya çapında bir havacılık şirketi. Eren Özmen şirketin başkanı, eşi Fatih Özmen ise CEO’su… Eren Özmen ayrıca, 2017’de Forbes dergisinin ABD’de Servetini Kendi Yapan En Zengin 50 Kadın listesine 16’ıncı sıradan girdi. Başında olduğu SNC, NASA’nın uzaya insan ve kargo taşıyacak uzay aracı yapma yetkisi verdiği üç şirketten biri.
SNC’nin tasarladığı Dream Chaser uzay aracı, 2020’den itibaren Uluslararası Uzay İstasyonu’na seferlere başlayacak. Geçtiğimiz aylarda Eren Özmen adına çok önemli bir gelişme daha oldu. Ev sahipliğini Hollywood’un hem aktör hem pilot olan starları John Travolta ile Harrison Ford’un yaptığı ve bu yıl 15’incisi düzenlenen Havacılığın Yaşayan Efsaneleri Ödül Töreni’nde girişimci Eren Özmen özel bir ödülle onurlandırıldı ve Yılın Havacılık Girişimcisi ödülünü aldı. Türkiye’nin ilk yerli yolcu uçağı TRJet projesi de Eren Özmen’in şirketi SNC’de… Çalışmaları sürüyor. Eren Özmen’le dünya havacılık tarihine geçen projelerini ve hayat hikayesini konuştuk.
– Çocukken başarı sizin için ne ifade ediyordu? Çalışma ve başarı kavramlarına ilişkin fikirlerinizi anlatabilir misiniz?
– Ailem için benim ve kız kardeşlerimin okula odaklanması çok önemliydi. Annem hemşire, babam sağlık memuruydu. Ne yazık 17 yaşımda, babamı trafik kazasında kaybettim. Benim için çok zor dönemlerdi. Beni ve kardeşlerimi hiçbir şeyden mahrum bırakmamak için annem çok çalışıyordu. Annemin o dönemde sergilediği müthiş kararlılık ve azim, üzerimde kalıcı bir etki yaratarak benim için bir rol model oldu. Lise son sınıftayken bir İngiliz televizyon programında eşi öldükten sonra şirketin yönetimini devralan bir kadının hikayesini izlemiştim. Programda bu kadının erkek egemen bir sektörde faaliyet gösteren bir şirketi devraldıktan sonra başa çıkmak zorunda kaldığı zorluklar ve sergilediği büyük başarı anlatılıyordu. O programı seyrettikten sonra kendi kendime şunu dediğimi hatırlıyorum: “İşte olmak istediğim kadın bu!”
– Nerede büyüdünüz? Bugünlere gelmenizde büyüdüğünüz yerin nasıl etkisi oldu?
– İzmir’de doğdum ve Diyarbakır’da büyüdüm. Üniversite için Ankara’ya taşındım. Küçük bir yerde büyümek bana çok şey kattı. Komşuluğun önemini öğrendim. Küçük bir toplulukta büyüdüğünüz zaman hemen herkes ailenizin bir üyesi gibi oluyor; birbirinize destek oluyorsunuz ve sahip çıkıyorsunuz. Ailemden bana kalan bu hissi hâlâ içimde taşıyorum. Fatih (eşi) ve ben Sierra Nevada Corporation’ı 20 kişiden yaklaşık 4 bin kişiye taşımış olsak bile çalışanlarımızı hâlâ ailemizin birer parçasıymış gibi görüyoruz.
– Aynı zamanda ortağınız olan eşiniz Fatih Bey’le nasıl tanıştınız?
– Fatih’le Ankara’da tanıştım. ABD’de yüksek lisans eğitimi alma planları yapıyordu. Ben de ABD’de yüksek lisans yapmaya karar verdiğimde yollarımızın ABD’de kesişip kesişmeyeceğine dair hiçbir fikrim yoktu. Fatih’le San Francisco’da tekrar buluştuk ve çok iyi arkadaş olduk. Çok kısa süre sonra da Nevada Üniversitesi’nde işletme üzerine yüksek lisans yapmak için Reno’ya taşındım. ABD’ye geldiğimizde ne paramız ne de bizi destekleyecek bir kaynağımız vardı. Ne de çok iyi İngilizce konuşabiliyorduk. Fatih buraya ilk geldiğinde sahip olduğu tek şey bir sırt çantası ve bisikletti. Türkiye şampiyonu bir millî bisikletçi olarak bisikletini geride bırakamazdı. Bense sadece bir sırt çantasıyla kalktım buralara geldim. O zamanları düşündüğümüzde bazen uzun zaman önceymiş gibi bazen de dün gibi hatırlıyoruz o günleri. 1988’de evlendik. Girişimcilik adına risk almamıza rağmen, mecburiyet olmadan hayallerimizin peşinden koşuyoruz. Bunu yürekten istediğimiz için yapıyoruz. Kendimizden daha büyük bir yapının parçası olacağımıza ve dünyayı bulduğumuzdan daha iyi bir seviyede bırakacağımıza içtenlikle inanıyorum.
– ABD maceranız nasıl başladı? SNC’den önce neler yapıyordunuz?
– ABD’ye 1981’de yüksek lisans yapmak için geldim. Eğitimimi tamamlarken okul masraflarımı karşılamak için pastanede ev yapımı baklava sattım. Hâlâ kullandığım harika tariflerim var. Yüksek lisansı tamamladıktan sonra eğitimimi de kullanabileceğim bir iş arayışına giriştim. Nevada’da sulama sistemleri satan özel sermayeli bir şirkette finansal raporlama müdürü olarak çalışmaya başladım. Şirkette bu işi bilgisayar üzerinden yapan ilk kişi bendim. Herkesi çok etkilemiştim. Fatih de SNC’de kadrolu mühendis olarak çalışıyordu. SNC bazı maddi zorluklar yaşamaya başladı ve desteğe ihtiyacı vardı. Ben de 1988’de şirketin finans bölümüne destek olmak amacıyla SNC’de danışman olarak çalışmaya başladım.
– SNC’yi nasıl satın aldınız?
– Bir gece geç saatlerde, şirketin muhasebe sistemini otomatik bir platforma dönüştürmek için masamda çalışıyordum ve şirketin batmak üzere olduğunu fark ettim. Şirket sahipleri bu kötü durumdan tam olarak haberdar değildi. Böyle bir haber vermek, işimi tehlikeye atabilirdi ama sessiz kalmamam gerektiğinin farkındaydım. Sonra, gerçeği şirket sahiplerine aktardım, Şirket benim önerilerim doğrultusunda bir sonraki sözleşme zamanına kadar şirketi açık tutmak için etkili önlemler aldı. Dürüst yaklaşımım sayesinde şirket sahiplerin güvenlerini kazandım ve terfi ettim. Ocak 1989’da SNC’nin ilk finans denetleyicisi oldum. Sonra 1994’te şirketi devralma fırsatımız oldu. Şirketi satın almak ve şirketin tüm yükümlülüklerini üstlenmek için evimizi ipotek ettirdik. Çocuklarımızın ne kadar küçük olduklarını düşünürsek bu bizim için büyük bir risk oluşturuyordu.
UZAYIN SONSUZ FIRSATLARI
– Uzaya ve uzay teknolojisine olan ilginiz ne zaman başladı? Uzay sizin için ne ifade ediyor?
– Çok heyecan verici bir alan. Bu ilgimin uzayın sunduğu sınırsız fırsatlardan kaynaklandığını düşünüyorum. Son zamanlarda uzayın nasıl bir hayal gücü yarattığına ve çocuklarımızı etkilediğine de şahit oluyorum. Fatih, uzayın her zaman dünyaları ve kültürleri bir araya getiren bir köprü görevi gördüğünü düşünür. Gerek Fatih’in Ulusal Uzay Danışma Kurulu’na katılması gerekse Dream Chaser gibi projelerle önemli altyapı çalışmalarının geliştirilmesiyle canlı bir global uzay ekonomisi yaratılmasına fayda sağlayacak gerekli yasa, anlaşma ve politikaların inşa edilmesine katkıda bulunacağımızı umuyoruz…
– Uzay ekonomisinin geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
– Otoyollar ve ulaşım ağları nasıl milli ve küresel ticaret için gerekli altyapıyı oluşturuyorsa, ticari uzay ekonomisinin geleceğini de uzay altyapısı belirleyecek. Bu bağlamda NASA, ilk adımı atarak ticari kargo ve personel programlarıyla alçak yörünge için ulaşım altyapısını oluşturmaya başlamış durumda. Biz, SNC gibi şirketlerin Ay’a, Mars’a ve diğer olası yerlere gidilebilmesi için gerekli altyapı çalışmalarını arttırmaları gerektiğine inanıyoruz. Güçlü işbirlikleriyle elde edilebilecek fırsatların sonu yok.
TR JET YOLDA!
– TRJet projesini biraz anlatır mısınız? Proje şu anda ne aşamada?
– Bizi heyecanlandıran bir proje TRJet. Bu projede Türkiye’nin ilk sivil hava aracını üretme hayali bizi mutlu ediyor. Proje Türk ekonomisini güçlendirmek ve Türk gençliğine ilham vermek için küresel bir yatırımı simgeliyor. Hâlâ geliştirilme aşamasında olan projeyle ilgili Savunma Sanayii Müsteşarı İsmail Demir, son olarak Savunma Sanayii İcra Komitesi’nde değerlendirmelerin sürdüğünü belirtti. Bölgesel uçaklar için uluslararası piyasada ciddi bir ihtiyaç söz konusu. Daha önce onaylanmış Dornier 328 uçağını modernize ederek ve daha sonrasında da bu uçağın mevcut müşteri portföyüne odaklanarak Türkiye’nin uzun zamandır hayal ettiği yolcu uçağı üretme hedefine ulaşabileceğine inanıyoruz. Türkiye’de çok sayıda havalimanı var ancak küçük şehirler arasında yeteri kadar direkt uçuş bulunmuyor. Bölgesel uçaklar kısa süreli uçuşlar için çok elverişli araçlardır. Hâlâ bu projenin Türkiye için en başarılı proje olduğuna ve bu model ile Türkiye’nin ilk yolcu uçağının maliyetlerini ve süresini yarı yarıya indireceğine inanıyoruz.
?DREAM CHASER 2020’DE UZAY YOLCUSU
– NASA için tasarladığınız Dream Chaser uzay aracından bahseder misiniz?
– Ekipleri ve kargoları Uluslararası Uzay İstasyonu’na taşıyan çok işlevli bir uzay uçağı. NASA’nın sözleşmesine bağlı olarak bilimsel deney araçları, yiyecek ve su gibi önemli malzemeleri uzaya taşıyacak ve uçak gibi normal pistlere yumuşak iniş yaparak dünyaya dönecek. İlki 2020’de gerçekleşmek üzere uzay ve dünya arasında minimum altı kargo seferi yapacak. Dream Chaser, SNC’nin özel mülkü ve SNC tarafından işletiliyor. Uzay endüstrisinde ABD’nin yeni nesil uzay aracı olarak tanınıyor. Bir uzay aracından daha fazlası. Uzay endüstrisini şekillendirecek bir araç ve uzay altyapısı inşasına fayda sunacak büyük bir vizyonu temsil ediyor.
– Dream Chaser’ı benzer projelerden ayıran şey nedir?
– En önemli özellik onun tek roketsiz uzay aracı olması. Özel olarak herhangi bir programa bağlı değil. Uluslararası birçok ortaklığa sahibiz. Birleşmiş Milletler’den ilaç şirketlerine kadar birçok alanda uygulamalarımız var. Son 40-50 yıldan beri uzay endüstrisinde yapılmakta olandan bizi farklı kılan, bu aracın benzersiz bir yaklaşıma ve misyona sahip olması. Uzaya kapsül gönderip onları okyanusun üzerine indirmiyoruz.